Gel,
Dallarda tomurcuklanan bahar gibi
aydınlansın içim.
Güneş ol karakıştan kalan
son karları da erit.
Dağlardan dökülen soğuk sular gibi
süzül yaralı yüreğime.
Gel,
Soğuktan kavrulan yüzüm renklensin.
Çatlamış dudaklarım senin gelişine gülümsesin.
Ayrılırken eğdiğin o güzel başını kaldır.
Gözyaşlarını sil artık.
Memleketimin toprağının, denizinin,
Gökyüzünün rengiyle bak bana.
Gözlerinde ayışığındaki denizler gibi
çelik renkli parıltılar oynaşsın.
Küçük kızımız, yoksul evimiz gibi
Umutlarımız, özlemlerimiz ortak seninle.
Biz ki ellerimizin kanamasına aldırmadan
En sert kayalara en güzel biçimleri vermişiz.
En güçlü fırtınalar bile,
Sürükleyip götürememiş bizi istediği yöne.
Zulüm kol gezerken sokaklarda
Bir kat daha güzelleştirmişiz delikanlı gönlerimizi.
Varsın ayrılık bu defa uzunca sürsün biraz,
Hasret tatlı tatlı sancısın yüreklerimizde.
Ben burada gözlerinin ışığından,
Yüreğinin sıcaklığından ayrı düşmümş olsam da,
Sen şehrinde, bir başına kalsan da
İkimiz de insanlığın bu büyük uğraşında oldukça,
Ne dağlar, denizlerle örülü uzaklık,
Ne birlikte yaşayamadığımız günlerin
kahrolası boşluğu
Yarlayamayacak,
dünya kuralı beri yaşanan
tüm içten sevgiler gibi
güzel ve sade olan sevdamızı.
Ahmet Ümit
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder